HÜSEYİN ASLAN'IN ARDINDAN
Pazar günü evde beni tutan bir şeyler vardı. Yüreğim kabarmış, volkan misali patlamaya hazır. Çatacak bir yerler arıyorum. Zaman zaman anlamsız gözyaşları…
AKALP’ ın hazırladığı 8 Mart Dünya kadınlar günü ile ilgili programa gitmek istemiyordum. Gitmemek için telefonlarımı kapadım.
Her an bir şeyler olacakmış gibi bir his dünyasındaydım. Bir yerlerden acı haber gelecekti. Bunu hissedebiliyordum.
Aziz Can “ buna ne oluyor” diye Annesine serzenişte bulunurken, çarşıya doğru yürümeyi arzuladım. Acilin önüne geldiğimde telefonu acınca ilk arayan Yücekaya Kardeşim oldu. Açmadım telefonu. AKALP için arıyordu muhtemelen.
Telefonda ki Emine Bacımın titreyen sesinden bir şeyler hissedebilmiştim.” Hüseyin Aslan kaza geçirmiş. Acil cemiyete geçmeniz gerekiyor. Durumu kritik” bu cümleleri asla unutmayacağım. Bu cümlelerden dolayı artık Emine Bacıma bile dargın olacağım…
Nasıl olurdu bu? Hüseyin Aslan’ın ölümle ne işi olabilirdi ki…
Daha Cuma günü fikir alışverişinde bulunmuştuk.
Mevsim, Bahar’a akarken bizden ayrılarak o çok sevdiğin ve yolunda yürümeye itina ettiğin Rabbin’e yürüdün. Mahmut ve Muhammed’i arkanda bırakarak.
Elimde yokluğun yüreğimde suskunluğun… Ilık ve yağmurlu bir Mart gecesi kentin yorgun kaldırımlarında. Tanıdık kelimeler arıyorum sana dair.Sana dair tek bir kelime yeterdi bana..Tek bir nefes bile gülümsemem için yeterdi ...Sensizlikte kanarken sol yanım, ben hep seni düşledim zembereği kırılmış zamanın avuçlarında...Seni aradım güneşin sıcak alnında, senin o meşhur gülümsemeni yağmurun ıslak dualarında...Tek kelime yetti…
Sen adam gibi adamdın be Hüseyin Ağabey…
Yalpalamayı bilmeyen adam gibi adam…
Sen Rabbine giderken toprak kainat kokuyordu, sokaklar ise yalnızlık.Sana çıkan tüm yollar arsız dikenlerle süslenmişti sanki..Yüreğim kan revan.. Bir yanım uçurum, bir yanım sensizlik ama her şeye inat seni son defa uğurlamayacaktım.
Adıyaman Devlet Hastanesi morgu önünde ayaklarım çakılmıştı. Yorgun bedenim artık dayanacak durumda değildi. Her an kapı açılacakta o yüreği gibi temiz yüzüyle “ ortak yine kim hasta” diyecek diye bekledim. Demedin be Ağabey… ” Ortak hayırdır “ diyemedin.
İbrahim Aslan “ arkadaşlar evlere dağılalım. Yarın erkenden burada olmak gerekecek. “ deyince yürümeye başladım. Nereye… Hangi tarafa bilemedim. Hava puslu, etraf sessiz. Dikenlere aldırmadan yalınayak yürüdüm gecenin dar sokaklarında. Yüreğimle ezdim tüm engelleri, ayaklarımla öptüm yollarındaki ikiyüzlü dikenleri.
Gerger ve Gerger sevdasını sende yaşadım ağabey.
İnsanlara bakışın, onların kimliğine bakmadan onlara hizmet etmenin hazzını sende yaşadım be ağabey…Sosyal olmanın hazzını sende yaşadım ağabey…
Gecen hafta Mercan TV ana habere konuk olmamdan sonra söylediklerimle ilgili beni arayışın ve “ Ortak biz hep acık sözlü olalım. Asla kaybetmeyiz. Söylediklerinden dolayı en ufak bir tepki gelirse bana söylemezsen hakkımı helal etmem.” Deyişin hayatımda unutmayacağım birkaç ifadeden biri olacak.
Acık ve berrak yüreğinle, dik duruşunla binlerce insanı Gerger’e toparlaya bildin.
Ne mutla sana. Ne mutlu Mahmut ve Muhammed’e…
Ne mutlu biz Gergerlilere ki senin gibi bir evladımızın, senin gibi bir kardeşimizin ağabeyimizin arkasında “ adam gibi adamdı” diyebiliyorlar.Yüreğim gözyaşımda asılı kaldı gözkapaklarımda...
Erdalyilmaz0203@hotmail.com