8649,82%-2,65
34,35% 0,12
37,48% 0,80
3030,31% 0,40
4989,57% 0,28
Hüda Par Genel Başkanı Yapıcıoğlu’ndan siyasi partilere çağrı: Lütfen dilinizi yumuşatın!
İstanbul’da gerçekleştirdiği basın toplantısında iç ve dış gündeme dair altı çizilecek değerlendirmelerde bulunan Hüda par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, toplumsal olayların yaşanmasında büyük bir etken olan ‘üslup’ ile ilgili siyasi partilere çağrıda bulundu.
Genel Başkan Yapıcıoğlu’ndan siyasi partilere çağrı: Lütfen dilinizi yumuşatın!
Genel Başkanımız Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu, İstanbul’un Fatih ilçesinde özel bir otelde ulusal ve yerel basın ile kahvaltıda buluştu, iç ve dış gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını cevapladı.
Yapıcıoğlu; asgari ücret, tarım politikası, toplumsal cinnet olayları, yeni Anayasa tartışmaları, süresiz nafaka ve genç yaşta evlenenlerin mağduriyetleri, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve parlamenter sistem, Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söylemi, erken seçim ve ittifak konusu, Türkiye’nin dış politikası, Mülteci konusu, Kayyum ve parti kapatma meselesi, EYT konusu ve kadına yönelik şiddet konusunda değerlendirmelerde bulundu.
ASGARİ ÜCRET
Kongreden seçildikten sonra memleketin dört bir tarafını geziyoruz. Halkın gündeminde yoğun olarak ekonomik sıkıntılar var, yaptığımız temaslarda bu çıkıyor. Halkın gündemi ile siyasetin gündemi birbirinden çok farklı. Maalesef basının da gündemi çok farklı. Her gün TV kanallarında tartışmalar var. Halkın gündeminde yoğun olarak ekonomik sıkıntılar var. Şu son zamanlarda siyasetin gündeminde de asgari ücret tartışmaları var. Yola ilk çıktığımızdan beri asgari ücretle ilgili şunu söylüyoruz. Önce ilk düğmeyi iyi ilikleyelim, malum asgari ücret yönetmeliğinde ‘sadece işçinin ihtiyaçlarına, günün fiyatları üzerinden yetecek ücret’ olarak tarif ediliyor. Yani asgari ücretin tarifinde işçinin ailesi yok. Vatandaş soruyor, ‘kiralar uçmuş, gıda enflasyonu yüzde 30’un üzerinde, bazı kalemlerde yüzde 100’u geçmiş. Bu durumda ben nasıl ailemi geçindireceğim’ diyor.
Bütün siyaset kurumuna sesleniyorum, gelin öncelikle asgari ücretin tamını üzerinde anlaşalım ve asgari ücretlinin ailesini de bu tanımın içine dâhil edelim. ‘Asgari ücretliden vergi alınsın mı alınmasın mı?’ konusu tartışılıyor. 10 yıldan beridir mütemadiyen ‘asgari ücret tamamen vergiden arındırılmalıdır.’ diyoruz. Zaten asgari ücretli, parasının bir kısmını harcarken vergisini veriyor. Türkiye’de toplanan her 3 TL’nin 2 TL’si dolaylı vergidir. Asgari ücretli harcarken de vergi veriyor. Karnını doyuramayandan vergi talep etmek çok bir ayıptır. HÜDA PAR olarak teklifimiz şudur, asgari ücretliden vergi alınmayacağını gelin Anayasal bir hüküm haline getirelim. Siyasi partilere sesleniyoruz, millete verdiğiniz sözü yerine getirin. Asgari ücretin artırılması ya da ondan vergi alınmaması bir lütuf değildir. Asgari ücret, insani bir ücret haline getirilmelidir. Bu yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
TARIM POLİTİKASI
Memleketin gündeminde Tarım Politikası var. Çiftçiler tarım girdilerinin aşırı derece yükseldiğini söylüyorlar. Çiftçi bir hazine gibi görülmeli ve mutlaka korunmalıdır. Girdi maliyetlerinin yükselmesiyle çiftçi asla zarar etmemeli ve tarımsal ürün yapmaktan vazgeçmelidir. Tarımsal ürünlerin sıfır vergi ile memlekete sokmak çözüm değildir. Çiftçi asla zarar ettirilmemeli. En stratejik sektör tarım sektörüdür. Eğer siz yeterince yatırım yapamazsanız, tarım konusunda kendi kendinize yeter pozisyonunuzu kaybederseniz gün gelir sizi açlıkla terbiye etmeye çalışırlar. Çiftçinin ayakta kalması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bu kapsamda hükümete bir çağrımız var. Nasıl köylere öğretmen ve imam gönderiliyorsa, aynı şekilde bir ziraat mühendisi ve veteriner de gönderilmelidir.
TOPLUMSAL CİNNET OLAYLARI
Gencecik bir kadın (Başak Cengiz) hiç tanımadığı bir kişi tarafından kılıçla katledildi. Yine annesini ve babasını öldürdükten sonra intihar eden bir gencin haberi geçti. Adeta toplumsal bir cinnet hali yaşıyoruz. Sadece bu olayların magazin yönünü gündeme alıp bunun altında yatan sebepleri ortaya çıkarmadan sadece sonuçlara odaklanmak çözüm değil.
Siyasi partilere ve onların liderlerine sesleniyorum, lütfen dilinizi yumuşatın. Lütfen siyasetin üslubunu bu kadar sert bir hale getirmeyin. Lütfen fazladan birkaç oy alacaksınız diye halkı germeyin, toplumu birbirine karşı kışkırtmayın, kutuplaştırmayın. Tüm kurumlara sesleniyorum, lütfen bu olayların altında yatan sebepleri araştıralım. O anne ve babasını öldüren gencin niçin o hale geldiğini iyice düşünelim. Ya da hiç tanımadığı bir kadını sadece rahatlamak için yaptığını söyleyen bir katilin, parçalanmış bir ailenin sonucu olduğunu görelim. Basının ve TV kanallarının reyting uğruna toplumu ne hale getirdiğini görelim. Ve manevi eğitimin ıskalamasının bizi nerelere kadar götürebileceğini idrak edelim.
YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI
Dönem dönem siyasetin gündemine gelen ama çabukça gündem çıkan hususlardan bir tanesi de yeni Anayasa konusu. 1980 yılında darbe ile gelen cunta 1982 yılında söz konusu mevcut Anayasayı dipçik zoruyla bu millete dayattı. O yüzden 82 anayasasını, millete giyindirilmiş bir deli gömleği olarak tanımlıyoruz. Hangi parti olursa olsun anayasa ile ilgili konuştuğunda bu darbe anayasasından şikâyet ediyorsa ama bir türlü siyaset kurumu bir araya toplanıp bu anayasayı değiştiremiyorsa bu ayıp öncelikle siyaset kurumunundur. 40 yıldır Türkiye bu ayıbı yaşıyor, bu anayasanın mutlaka değişmesi lazımdır. Bu hususta irade ortaya koymak lazımdır. Yeni anayasa yapmak mümkündür. Ancak siyasi partilerin samimi olması lazım. Önce bir usul ortaya koymak lazım. Her siyasi parti kendi anayasa tekliflerini hazırlamalı. Ama her bir parti kendi kırmızıçizgisini ortaya koyup gelse, bu şu demektir, ‘biz bu Anayasayı değiştirmek istemiyoruz, her ne kadar şikâyetçi gibi görünsek de 12 Eylül cunta anayasasıyla idare edilmekten şikâyetçi değiliz, bu Anayasa ile idare edilmek istiyoruz’ demektir. Yapılacak olan bu Anayasada ‘asgari ücretliden vergi alınmasın’ maddesi de yer almalıdır.
SÜRESİZ NAFAKA VE GENÇ YAŞTA EVLENENLERİN MAĞDURİYETLERİ
Belki herkesin değil ama ilgilisinin gündeminde olan süresiz nafaka ve genç yaşta evlenenlerin mağduriyet konusu. Dün de İstanbul İl Başkanlığımızda bizi ziyarete gelen bazı mağdurlar vardı. Pandemi nedeniyle cezaevinden çıkan ve evine gelen bir genç babanın, -eşi ve 3 çocuğuyla birlikte gelmişti- anlattıkları ibret vericiydi. O baba, ‘Başkanım ben kanunen bir sapığım ve benim yanımda duran eşim o da benim mağdurum. Devlet bana istismarcı diye ceza verdi ama beni cezaevinden saldı. Ben de güya mağdur olan bu kadının evine gittim. Bu nasıl bir mantıktır, bu nasıl bir uygulamadır? Bu benim eşim ve 3 tane çocuğumuz var. Ben şimdi dönüp geriye bakıyorum yıllarca cezaevinde yattım, bu pandemi süreci biterse beni tekrar çağıracaklar ve tekrar gideceğim ama yine de iyi ki bu kadınla evlenmişim, iyi ki bu çocuklarımız olmuş diyorum. Ben yaptığımdan pişman değilim, yaptığım yanlış değildi. Ama devlet halen bizi sapık olarak damgalamaya devam ediyor.’ dedi.
Bu ciddi bir yaradır. Mutlak surette buna da bir çözüm bulunmalıdır. Sadece birkaç gün veya birkaç ay evli kaldığı halde yıllarca, on yıllarca nafaka ödemek zorunda kalan insanlar da çok ciddi şikâyetlerini dile getirmektedirler. 5’inci Yargı paketinde ileriye dönük önemli adımlar var. Mesela çocuk haczinin kaldırılması önemli bir adımdır. Ama yargı paketinde bazı çocukların babalarından, babalarının sevgisinden mahrum bir şekilde devam ediyor olması görülmemiştir. Buna da bir çare bulunmalıdır. Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere bütün ilgililere ve Cumhurbaşkanına çağrıda bulunuyoruz.
YAPICIOĞLU’NA SORULAN SORULAR VE CEVAPLAR
Akit TV:
Asgari ücretten vergi kalkarsa bu ekonomiye yük olmaz mı?
Bu ekonomiye 4 milyar TL yükler. Bugünkü şartlar altında 2022 bütçesi içinde 4 Milyar devede tüy bile değildir. Ekonomiye çok ciddi bir yük bindireceği yönündeki hesaplar doğru hesaplar değildir. Zaten asgari ücretlilerin önemli bir bölümü asgari geçim indiriminden istifade etmektedirler, geriye kalan kısmından vazgeçilmesi durumunda 4 milyar TL’in üzerinde bir yük bütçeye getirmeyecektir.
İndependet Türkçe:
Saadet Partisi Lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Cumhurbaşkanı’nın 50+1’den şikayet ettiğini söyledi. Siz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin uygun olduğunu görüyor musunuz? İkinci sorum, Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söylemini nasıl okuyorsunuz?
Hiçbir sistem mükemmel değildir. Bu sistem 3 yıldır uygulanıyor. 70 parlamenter sistem uygulandı. Şuan ‘parlamenter sisteme dönelim diyenler’ acele ediyor. Bu sisteme aksayan yönlerini düzeltmesi için bir şans tanınabilir, tanınmalıdır. Ama olmuyorsa dediğim gibi tabu değildir, yüzde 50+1 bu sistemin doğasında olan bir şeydir. Sayın Cemil Çiçek’in ‘bu sistem ülkeyi kaosa götürebilir’ sözünün üzerinde de biraz düşünmek gerekir. Çünkü görebildiğimiz kadarıyla siyaset kurumu kendi dediğini dayatmak istiyor. Her iki söylemin abartılı olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir sistem ne memleketi uçurur ne de batırır. Ama herhangi bir sistemin kötü uygulanması memlekete çok ciddi zararlar verebilir.
Kılıçdaroğlu’nun helallik ile ilgili söylemini kısaca dinledim. Hangi konulardan helallik dileyeceğine dair bir şey yok. Kılıçdaroğlu’na ‘partinizin hangi hatalarından dolayı halktan helallik isteyeceksiniz?’ diye sormak lazım. Genel anlamda prensip olarak şunu söyleyebilirim, pek çok dönemde pek çok hatalar yapıldı. İktidarda olmasa bile siyaset kurumunun, yaptığı hatalardan dolayı helallik isteme ihtiyacı var. Herhangi bir parti, kendi parti çıkarını, memleketin çıkarının üzerinde görerek halka yalan söylüyorsa çıkıp helallik dilemelidir. Maalesef doğru söyleme noktasında siyaset kurumunun güvenirliliği istenen noktada değildir. Siyasetçiler çıkıp, ‘bundan sonra halkımıza asla yalan söylemeyeceğiz, kendi çıkarlarımız için halkı birbirine kışkırtmayacağız’ diye söz verip buradan başlarlarsa isabetli bir iş yapmış olurlar.
İstanbul Times:
Hangi ittifakta yer alacaksınız, erken seçim bekliyor musunuz?
İttifaklar için konuşmanın çok erken olduğunu düşünüyoruz. 1-2 istisna hariç şuan kimin hangi ittifakta yer alacağı belli değil. Henüz saflar netleşmemişken bizim de ‘şu veya bu ittifakta yer alacağız’ gibi şeyler söylemimiz doğru olmaz diye düşünüyorum. Zamanı geldiğinde uygun bir ittifak teklifi gelirse değerlendiririz ve bir ittifakta yer alabiliriz. Şuan herhangi bir partiye ittifak için verilmiş bir sözümüz yoktur. Bunu net ifadelerle söyleyebilirim. Erken seçimin olabilmesi için bazı durumların mümkün olması gerekir. Şuan zor görünüyor.
Gerger Haber:
Kuzey Irak’taydım, Türkiye’ye karşı ciddi bir sempati var. Türkiye’de ise bunun yansımaları yoktur. Bu konuda düşünceleriniz?
Biz isteriz ki Türkiye’nin tüm komşularıyla ilişkiler iyi olsun. Gönül arzu eder ki hem Irak ile Irak’ın Kürdistan Bölgesi ile hem Suriye ile hem de diğer komşularıyla ilişkileri daha iyiye gitsin. Referandum sürecinden sonra IKBY ile ilişkiler söylem düzeyinde bozuldu. Fiili olarak da biraz zayıfladı ama şuan kötü bir durumda değil. Biz ilişkilerin iyi olmasını temenni ediyoruz.
Saime Oğuzhan:
Mülteci sorunu ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Suriye ve Afganistan’dan gelen mültecilerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Mülteciler konusuna birkaç açıdan yaklaşmak lazım. Suriye’de 11 yıla yaklaşan bir iç savaş var. Öyle bir savaş ki, kimin kiminle savaştığı belli değil. Biz savaş başlarken komşu ülkelere çağrıda bulunduk. Bu ateşi, bu sorunu bitirin dedik. Yoksa bu herkesi olumsuz anlamda etkileyecek dedik. Şuan bu görülüyor. Hem Lübnan hem Irak hem Ürdün hem Türkiye ciddi bir mülteci akınıyla karşı karşıya kaldı. Bundan ekonomik olarak etkilendi. İran, Suriye’de rejime verdiği destekten dolayı çok ciddi ekonomik ve siyasal sıkıntılar çekmeye başladı. Yani herkes bundan olumsuz manada etkilendi. Oraya odaklanmışken Mısır’da da bir darbe oldu. Tekrar aynı noktayız. Diyoruz ki, bu mültecilerin kendi vatanların dönebilmesi için orada huzurun sağlanması adına herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Afgan halkı da 42 yıldır sıkıntılarla boğuşuyor. Bu ülkelerdeki insanların yüzde 80’ni açlıkla boğuşuyor. Parası olsa bile gıda bulamıyorlar. Açlık ve bombalama endişesi yaşayan bu insanlar ne yapsın? Bu insanlar buraya turist olarak gelmedi ki. Her birinin memleketlerinde yıllarca süren bir karışıklık, bir savaş var. Siz bir memlekette yaşarsınız düşman gelir sizin topraklarınızı işgal eder, değerlerinizi çiğner, siz bunlara karşı mücadele edersiniz, ölümü göze alır kaçmazsınız. Düşmanı kovmak için bir mücadele içerisinde olursunuz. Fakat bu bahse konu ülkelerde kimin kiminle savaştığı belli değil. Dolayısıyla orada yaşayan insanların memleketlerini bırakıp buraya gelmelerini makul karşılamak lazım. Bazıları diyor ki, ‘neden kaçıyorlar? Memleketlerinde savaş var gidip savaşsınlar.’ Pek kiminle savaşsınlar? ABD ile mi? Rusya ile mi? İran ile mi? Esad ordusuyla mı? ÖSO ile mi? IŞİD ile mi? Kiminle savaşsınlar? Bir de elinde silah olmayan bir insan topluluğundan savaşmasını nasıl isteyebiliyorsunuz? Dolayısıyla biz soruna insani bir şekilde yaklaşılmasını istiyoruz. Ekmeğimiz varsa onlarla bölüşmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bazı münferit olayları da tüm mültecilere mal etmek de yanlıştır. Görmeyi hiç istemediğimiz yabancı düşmanlığının sadece Avrupa’daki hali değil, Türkiye’deki versiyonlarını da görmeye başlıyoruz maalesef. Bu nedenle diyoruz ki herkes üslubuna dikkat etsin, popülist politikalarından vazgeçsin. Toplumu germe ve birbirine karşı kışkırtma hususunda elini vicdanına koysun diyoruz.
Doğrusu Haber:
Kayyum ve parti kapatmaya nasıl bakıyorsunuz? EYT ile ilgili düşünceleriniz?
Parti kapatmalar ile ilgili suçun şahsiliği ilkesini benimsiyoruz. Birileri suç işlemişse kendisi cezalandırılmalı parti kapatılmamalı. Biz parti kapatılmasının Türkiye gündeminden çıkması gerektiğini söylüyoruz.
Kayyum ile alakalı bir başkan suç işlemişse cezalandırılır. Ancak başkan alınırsa kanunda bunun tarifi vardır. Bu kanun değiştirildi. Biz dedik bu yapılabilir ancak hukuki değildir.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili şunu söylüyoruz. Bu vatandaşların sorunları ciddi boyutlardadır. Bunun birkaç sebebi vardır. Vatandaş belli bir süre bir yerde çalıştıktan sonra işsiz kalmışsa ve yaşı belli bir noktaya gelmişse yeni bir alanda iş bulması kolay değildir. İşçi arayanlar ‘sen yaşlısın’ diyebiliyor, devlet de ona ‘emeklilik için sen gençsin’ diyebiliyor. Ve kişi iki arada bir derede kalıyor. Yine emeklilik sisteminden kaynaklanan bir sorun var. Kademeli bir şekilde aylık bağlanma oranları düştüğü için belli bir yaştan sonra vatandaş iş bulsa bile çok çalışması isteniliyor çünkü çalıştıkça onun ileride alacağı emeklilik maaşı düşecek. Bu çarpık sistemden dolayı da insanlar çok çalışmak istemiyor ya da kayıt dışı çalışmayı tercih ediyor. Bu nedenle biz diyoruz ki bütün yönleriyle ele alınmalı ve buna bir çözüm bulunmalı. EYT’liler ciddi bir beklenti içine sokulmuştur. Emekli olmaya hak kazananların halkaları verilmelidir.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile herkesin adil olması gerekiyor. Adalet kesin bir emirdir. Herkesin adil olmak gibi bir zorunluluğu vardır. Adaletten milim sapmamalıdır. Adalet Bakanı Gül’ün ‘adalet yerine gelsin, isterse kıyamet kopsun’ diye bir sözü vardı. Evet, her konuda adalet yerine gelmelidir.
K24:
İçişleri bakanı metruk binaların yakılması ile alakalı hukuk arkamızdan gelsin demişti, ne dersiniz? Cumhurbaşkanlığı sürecinde kendi adayınızı mi belirleyeceksiniz? Yoksa belli bir adaya mı destek vereceksiniz?
Henüz erken, biz daha cumhurbaşkanı adayı konusu gündemimize gelmedi.
Bence Hukuk önden gider. Hukuk herkesi bağlar. Herkes hukuk içerisinde kalmak zorundadır. Özellikle gücünü hukuktan alanlar.
Ege TV:
Seçimler vaktinde veya erken olursa ülkeye katkısı ne tür faydası olur?
Çıkar meselesinin gözden geçirilmesi gerekiyor. Şeytan tövbe etmeyecek. Bizim ne yapmamız lazım. Tansiyonu içerde yükseltmemek lazım.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak millet olarak hastalığımız olmuş.
Saime Oğuzhan:
Kadına yönelik şiddet. Bu konuda ne düşünürsünüz?
Kadına yönelik şiddet tüm dünyanın sorunudur. Ancak memlekette yapılan şeyler bulun artmasına sebep olmuş. İstanbul sözleşmesiyle bu şiddet kademeli bir şekilde artmıştır. Burada hedeflenen toplumsal cinsiyet eşitliğidir. Neden kadına yönelik şiddet diye ayrım yapıyoruz. Kadına yönelik şiddeti doğru yöntemlerle durdurmalı.
Hakikat Haber:
Cumhurbaşkanı, ‘Ekonominin kitabını yazdık, ekonomik sıkıntı yok’ dedi ne dersiniz?
Türkiye’de okutulan iktisatla ilgili kitaplar, kapitalist ekonomik sistemidir.