"Bahira" kelimesi Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam'ın hayat hikayesini okuyan her Müslüman'a bir olayı hatırlatır. "Bahira bir papazdır. Peygamber efendimiz aleyhisselamın küçük yaşlarında karşısına çıkmıştır. Resullullah henüz 12 yaşlarında iken bu inançlı insanın saygısına muhatap olmuştur. Bahira ile Peygamber efendimizin karşılaşması işte yazımızda yer alan bu ağacın gölgesinde vuku bulmuştur. Bu ağaç koskoca çöl ortasında tek başına kışın kuruyan yazın yemyeşil olan 1500 yıllık ağaçtır.
Risalet hayranları ve araştırmacılar bu ağaca "Sahabe Ağacı" ya da "Peygamberin Yaşayan Sahabesi" dese de kutlu ve mübarek bir ağaç olarak Ürdün'de saygı görülen ve koruma altında tutulan bir ağaç olarak bilinmektedir. Peygamber efendimizin, Rahip Bahira ile karşılaştığı Şam yolculuğu esnasında bu ağacın gölgesinde dinlendiği ve bu yüzden, ağacın, kilometrelerce kare çölün ortasında tek ağaç olarak günümüze kadar yaşadığına inanılıyor. Ürdünlüler bu ağacın yaşayan son sahabe olduğuna inanıyor ve bu yüzden ağaca "Sahabe Ağacı" ya da 'Mübarek ağaç' diyorlar.
Önce Bahira olayını hatırlayalım..
Küçük yaşta hem öksüz hem yetim kalan Allah'ın Resul'u dedesi Abdulmuttalib'in vefat etmesinden sonra amcası Ebu Talib'in bakımı altına girmişti. kendi çocuklarından daha fazla kıymet verdiği bu kıymetli yeğen Ebu Talib'in adeta göz bebeği idi. Küçük Muhammed'in evine getirdiği bereket ve huzurun farkında olan amca Ebu Talip bu kıymetli yavruyu yanında hiç ayırmak istemezdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yaşıtlarına göre olgun davranıları, yokluk ve varlık karşısında duygularını belli etmeyen biriydi. Çok olgun davranışları olan geleceğin peygamberi olan bu küçük çocuk amcası Ebu Talib'i de çok etkiliyordu. Bu yüzden ona çok dikkat ediyordu.
Geleceğin kainat efendisinin Rahip Bahira ile görüşmesi meselesi Ebu Talip'in yanında olduğu dönemlere gelmektedir. Ticaretle uğraşan amca zaman zaman uzun yolculuklara çıkardı. Ve yeni yerlere görmesi ve ticarete alışması için kıymetli yavrusunu da yanında götürürdü.
Bir gün Ebû Tâlib, Şam taraflarına gitmek üzere hazırlıklara başlamıştı. Yeğeni Muhammed bu yolculukta amcasının yanında olmak istemiş ve bunda ısrarcı olunca, amca O'nu kırmayarak yanına almıştır.
Uzun ve yorucu bir yolculuk her zaman olduğu gibi yine kervancıların alıştıkları bir durum olduğundan dolayı bir çok yerde mola vermelerine neden oluyordu.
Nihayet, Kudüs’le Şam arasında bulunan Şam ile Kudüs arasında, Bugün Suriye sınırları içerisinde bulunan, Suriye'nin güneyinde, bugünkü Ürdün-Suriye sınırının 30 km. kadar kuzeyinde, Şam’ın 141 km. kadar güneyindeki ovada olan Busra (Eski Şam) denilen şehrin yakınlarına geldiklerinde, yeniden mola vermek istemişlerdi.
Yolda Suriye yakınındaki Ürdün'e geldiler. Ürdün'ün bu bölgesi yüzlerce mil uzunluğunda kumlu bir çöldü. Muhammed (sav) ve amcası Ebu Talib dinlenecek bir yer arıyorlardı ki, uzakta ölü ağacı fark ettiler. Çölün sert iklimi nedeniyle, ağaç kuru ve yapraksızdı. Başka alternatif olmadığı için, o ağacın altında dinlenmeye karar verdiler. Muhammed (asv) amcasıyla ağacın altına oturduğunda, Allah'ın emriyle ölü ağacın canlandığı ve ağacın dallarının gölgelerini vermek için yeşil yapraklarla dolduğu görüldü.
Yakındaki bir kulübede yalnızlık içinde emekli olan Hıristiyan keşiş Bahira, kervanın geldiğini gördüğünde, gezginlerin bazılarının başları üzerinde küçük bir bulutun hareket ettiğini ve onları kavurucu güneşten koruduğunu fark etti. Ayrıca kervanın yerleştiği ağacın altındaki insanlara doğru dallarını eğdiğini de tespit etmişti.Ağacında yeşillenerek yapraklarla dolduğunu görünce şaşkınlığı daha da artmıştı. Ve bu durumu yakından görmek istemişti.
Dünyadan elini eteğini çekmiş, yalnız bir hayatı tercih eden Bahira, bir takım olaylardan da yeni bir peygamberin geleceğini öğrenmişti.
Bahira'yı bilenler onun kendileriyle, gelip geçenle ilgilenmediğini bilirlerdi. Kureyş’in ticaret kafilesi, her sene olduğu gibi bu sene de rahibin bu binasına yakın bir yerde konakladı. Gariptir ki daha önceki seneler gelen Kureyş kervanının hiçbiriyle ilgilenmeyen, konuşmayan Bahira, bu sefer kafileye beklenmedik bir sürprizle yakın alaka gösterdi, hatta kendileri için bir ziyafet tertipledi. Kafiledekiler şaşırmıştı.
Rahip Bahîra, manastırından çıkarak, Mekkeli ticaret kafilesini çağırdı ve şöyle dedi:
“Ey Kureyşliler! Size yemek hazırladım. Bu ziyafetime, büyüğünüz küçüğünüz, hürünüz köleniz dahil hepinizin gelmesini istiyorum.
Bahira, bu kervan içerisinde aradığı kişiyi bulacağını sanıyordu. Ve ziyafete katılan herkesi tek tek inceledi. Aradığı yoktu. Sordu. İçinizden gelmeyen var mı. Ebu Talib yeğeninin yüklerin altında nöbetçi olarak bırakıldığını söylediğinde onu'da çağırttı.
Yemeğe gelen Küçük peygamberi inceden inceye kontrol eden, hal ve hareketlerini izleyen Bahira bu küçük yavrunun geleceğin peygamberi olduğunu anlamış ve amca Ebu Talib'i uyararak onu geri götürmesini ve koruyup kollamasını söylemişti. O geleceğin peygamberidir, demişti.
Bulunduğu yerde mallarını satarak geri döndüler.
İşte, resullullah hatırına kururken yeşeren, onu güneşten korumaya çalışan o ağaç halen çöldeki yerinde zaman zaman yeşerip zaman zaman kurumaktadır. Ve bu gün meraklıları tarafından sık sık ziyaret edilmektedir.
Birçok insan bugün bu ağaca sahabe demesinin sebebini, peygamberimi koruması nedeniyle olduğunu söylemektedir. Bugünlerde, ağaç yasama organı tarafından korunuyor, Etrafındaki duvarla ve yerin düzenli olarak kontrol altında tutulduğu bilinmektedir.
Araştırma : Erol Kara / DinierkArge