FAHRETTİN ÇELİK

Tarih: 10.09.2013 15:03

Dostluk Bilinci

Facebook Twitter Linked-in

Dostluk Bilinci

 

Belki de her bir söze başlarken karşımızdakine “dostum” diye hitap etmeyi alışkanlık edinmişizdir.

Gerçekten dostun ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini, dostun kim olduğunu hiç düşündük mü?

Mutlu bir günümüzde davetimize icabet eden birisi mi dostumuz, yoksa kara günümüzde hiç umulmadık bir şekilde karşımıza çıkan mı?

Belki de, “dost” ile “arkadaş” kavramlarını karıştırıyoruzdur. Günlük yaşantımızda iletişim içerisinde olduğunuz, beraber yiyip-içtiğimiz, sohbet ettiğimiz, gülüp oynadığımız insanları dost sanıyoruzdur. Onlar arkadaştır bence.

Dost diyebilmek için insanları, birtakım tahlillerden geçirmek gerekiyor. Mesela, dostum dediğiniz insan için şu soruları sorsanız alacağınız cevaplar pozitifse onlara “dost” diyebiliriz.

Başarımı kıskanmadan alkışlayabiliyor mu?

Başım dara düştüğü zaman yanımda mı?

Yanımda yerip, arkamdan övüyor mu?

Benim menfaatimi kendi menfaati olarak görüyor mu?

Hatalarım karşısında bana tebessüm ediyor mu? 

İşte dostluğun sırları. Bütün bu sorulara verilen cevap “evet” ise gerçek bir dosta sahipsiniz demektir. Gerçek bir dosta sahip olmak ise parayla sahip olunamayacak bir servete sahip olmak demektir. Fakat günümüz insanlarına baktığımız zaman bu soruları sorduğumuzda olumlu cevap alabileceğimiz yani dost diyebileceğimiz kişiler yok denecek kadar azdır.

Dost acıyı mutluluğa çevirebilendir. Geceyi aydınlatan ışık, dikeni güle dönüştürendir. Kalbi ferahlatan ilaç, ıssız çölde yol arkadaşındır.

Darlığında elini uzatabileceğin sermayen, hastalığında şifa kaynağı, yaralarına merhem, sıkıntında tesellindir.

Dost, sırlarının anahtarsız deposu, gülümseme makinendir.

Mevlana, “Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır” demiş. Evet, her insanın kendine özgü eksik tarafları var. Her insan zaman zaman hata işler. Önemli olan art niyet taşınmaması, arkadan hançerlemenin olmamasıdır.

Ve bu dostluk, mutlaka karşılıklı olmalıdır. Fakat yapılan bir eylem karşılık görmek için yapılmamalıdır. Yoksa karşındakinden sürekli fedakârlık beklemek bir anlamda kendine dost yerine kâhya aramak olur.

“İşte benim gerçek dostum” diyebilmek için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Zaman ilerledikçe güven olgusu doğacak ve peşinden dostluk emareleri oluşacaktır.

Dost kara günde belli olur. Durumun iyi olduğunda dostun çok gözükür. İnsanın başına gelebilecek musibetler, fenalıklar veya dostum dediğin insan için doğacak fırsatlar, esas dostluğu ortaya çıkaracaktır.

Dostun yakaladığı fırsatlarla seni terk etmiyorsa veya dara düşmenle seni kendinle baş başa bırakmıyorsa kendini bitmek tükenmek bilmeyen bir servete, yani gerçek bir dosta sahip sayabilirsin.

“Dostun evine giden yol, hiçbir zaman uzun gelmez.” diyen Larry Eisenbug ile “Dostluk yolunda ot bitmesine izin verme.” diyen Blackhoot, dostlukların iyi ilişkilerle sıcak tutulması adına ne güzel mesajlar vermektedirler.

Bütün insanlığın kardeşçe, dostça yaşayarak, dost yarası yaşamaması dileğiyle…

 

 

Fahrettin ÇELİK


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —