Tülay Demircan Koyuncu

Tarih: 24.11.2015 12:21

Keşke her öğretmen maaşına değil mesleğine sevdalı olsa…

Facebook Twitter Linked-in

Keşke her öğretmen maaşına değil mesleğine sevdalı olsa…

Geceleri uyanmak zorlamıştı. Artık sorumluluğu daha fazlaydı. Kışları çetin geçen doğunun öğretmeni olmuştu. Adı artık Yunus öğretmendi.

Yoksulluğu, çaresizliği yaşamıştı.

Kendisi de zor şartlar altında okuyabilmişti.

Hele babasını kaybettikten sonra, kendini daha çok adamıştı yetimlere ve öğrencilerine.

Öğretmenlik görevi kutsaldır. Öğretmen demek; okul hayatındaki ebeveyndir. Evet, o kadar değerliydi bu meslek. Yunus öğretmenimiz ile ne zaman bir muhabbete girsek, hep öğrencilerinin halinden bahseder. Neler yapabilirim, nasıl onlar için daha iyi şartlar sunabilirim diye anlatır, çare arar.

Bazen karşımda güçlü bir baba, bazen bir dost, bazen çaresizlik içinde kıvranan bir öğretmen görürüm. Mesleğine âşıktı. Sallabaşını al maaşını yoktu hayat felsefesinde. Evlenip baba olacaktı günün birinde. Ama bunlar da evlatlarıydı. Hayatın zorluklarına nasıl göğüs gerilmesi gerektiğini biliyordu. Ve çalışarak başarıya ulaşmaya inanan bir öğretmendi.

Öğrencilerinden birinin hikâyesini anlatırken, gözleri nemli değildi. Harbiden ağlamıştı. Annesini küçük yaşta kaybetmiş bir kız öğrencisiydi: 'Annem kansere yakalandığında, babam annemden uzaklaşmaya başlamıştı.' Diye başlamış hayat hikâyesini yazmaya. Annemi kaybedince, babamın eşinin yüzünden çok dayaklar yedik kardeşimle.

Babamızı da kaybetmişiz meğer annem ile beraber onu da toprağa bırakmışız.

Hane derler ya 'annesi olmayanın, babası da olmazmış.' Okumam lazım diye devam etmiş genç kız. Ama babası oralı bile değilmiş. Kız kısmı okuyup da ne olacakmış ki? İşte geri kafalı zihniyetler. Bir de kalkarlar bu fikirlerini İslamiyet’e mal ederler ya!

Aklımı koru Rabbim.

Beynim kabul etmiyor.

Kadın evde işçi olsun, yok yok pardon 'Köle“ olsun. Ama eşleriniz hastalanınca hastanede kadın doktor ararsınız. Neden?

Hane kadının okuması lazım değildi?

Nice örümcek ağları ile kaplı beyinler var. Kız evladını bile köle gören.

İşte bu kızımız biliyor ki, tek çaresi bu zindandan kurtulmak ve hayatına anlam vermek için çalışıp üniversiteyi kazanmak. Bunları dinlerken aklıma, yakın bir akrabamın oğlunu özel okula verişi geldi.

Ama oğlan haylaz okumaya önem vermiyordu. Ailesi her ay paraları döküyordu okusun diye.

Ne tuhaf dedim. İki zıt hayat, Yokluk içinde okuma mücadelesi veren bir talebe. Varlık içinde okutmaya çalışan bir ebeveyn. İşte Yunus öğretmen böyle öğrencilerini kurtarmak istiyordu. Gelecekte nice kadınlar doğudaki ezilen kadın haklarını değiştirteceklerdi.

Aşiret düşüncesi belki de tarihe karışacaktı. Kadın hakları konusunda artık onlar da okumanın kız ya da erkek olmadığını bileceklerdi. 24 Kasım öğretmenler günüdür.

Ben şimdiden yılın öğretmenini seçiyorum.

Kendini öğrencilerine adayan Yunus öğretmenimin yaşına bakmadan önünde saygıyla duruyorum.

Siz, yüreklere öğretmen olmuşsunuz.

Teşekkürler öğretmenim…

Keşke her öğretmen maaşına değil mesleğine sevdalı olsa…

Tülay Demircan Koyuncu


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —